Hiç Unutmam Sene 2002

Bugun anneme gittiğimde “Levent, şu çekmecedeki eşyalarından alacağın varsa al yoksa hepsini atıcam” dedi annem. Çekmeceyle birlikte pandoranın kutusu da açıldı. O minicik çekmeceden bi sünnet derim çıkmadı.

Portekiz fotografları, Gemiden kareler, ergenlik döneminin en karanlık köşelerinden CD’ler, kendimi inanılmaz yakışıklı zannettiğim vesikalık fotoğraflar…

İlk başta, OF ANNE YANİİİ şurda bi kaç saat muhabbet edicez, bana çekmece temizletiyosunla başlayan lanetliğim, Aaaaaa sen bak bunu hatırlıyomusun lise 2 deki cüzdanıma kadar uzandı.

Sonra karşıma o çıktı. MALTEPE ANADOLU LİSESİ – 2002 yıllık, ya da bazılarınızın yöresel tabiriyle ANDAÇ.

Hafızam ilk başta, ben EŞİT AĞIRLIK MI OKUMUŞTUM ACABA’ya kadar geriledi, sonra hızlı bir şekilde tazmanya canavarlı kravatımı taktığım senelere geri döndüm. Sayfaları hızlıca karıştırmaya başladım, Yıllığın arasına bir de o sene bir klişe, bir klasik olan ZÜMRÜT vesikalık fotoğraflarını da serpiştirmiştim.

Önce hemen kendi sayfamı açtım tabi, Kim bana ne yazmış, kimi kaçıncı sıraya koymuşum (ki bu çok ciddi bir sorundu ve Lise 3’te bu yüzden kavga edip hayatının sonuna kadar küsen insanlar vardı) sonra da ben kime ne yazmışım. Kendim o kadar çok güldüm ki karşıma çıkan yazılar yüzünden, bir de Petek’e sesli okutmaya karar verdim.

Evet, şimdi bu yıllık yazılarını bana yazan bazı arkadaşlarımla malesef doğal sebeplerden dolayı görüşemiyorum, ama o zamanların samimiyetine güvenerek şimdi hepinizi utandıracak bu korkunç tabloyu tüm açıklığıyla su yüzüne çıkartmak istiyorum…Hem de fotograflarınızla.

tabii aramızdan bazıları evlendi, bazılarının karılarını, kocalarını tanımıyorum…O yüzden bir kısmını elemek durumundayım. Çünkü yaşanmışlıklar,, ah o yaşanmışlıklar… Tıpkı morarmış parmaklar kadar her şey apaçık. Neden mi bahsediyorum? Buyrun başlayalım ve 17 yaşında, geyik muhabbetinden ölen, sivilceli, aklı fikri sex olan o ergenlerin içine yıllık yazısı yazıcam diye nasıl Ahmet Altan kaçmış hep birlikte izleyelim.

GAMZE (Kod adı GAM GAM): Canım arkadaşım, haala da çok severim ve görüşürüm. Hem kocasıyla hem kendisiyle.

Öncelikle ben Gamze’ye ne yazmışım bir bakalım;

Bu son güzel arkadaş, bu son tek arkadaşım (Burada diğer tüm arkadaşlarımın ne kadar yalan olduğunu ve Gamze’nin tek arkadaşım oldugunu söylemek istedim herhalde). Kahkaha ve beyaz yalanlarımızın sonu. Ölmek istediğimiz gecelerin sonu (Ergenlik tavan). Artık korkmuyorum, sadece biraz huzursuzum. Huzursuzluğumun sebebi buralardan ayrılıp hayatın tam ortasına düşecek olmak değil, yeni dostlarımda ve öğrendiklerimde eski tadı bulamayacak olmam. Bundan sonrası sıra aralarında kaçak oynadığımız “IHALE” oyunları kadar kolay olmayacak. Bu zorlu oyunda KING deyince oyunda bitmiyor, ama zorlandığımda yanımda olacağını bildiğim arkadaşlarım var, arkadaş kelimesini kullanarak ucuzlaştırmaktan korktuğum yaşananlar…sen varsın. (Ahhhhahaha damar) Bizi birbirimize bu kadar bağlayan neydi peki? Boş bakan gözlerimizin altındaki gerçekleri görebilmemiz mi? Ya da her kadeh kaldırışımızda ” en kötü günümüz böyle olsun” demelerimiz mi? Bilmiyorum ama her gün seninle bir öncekinden daha güzel ve daha özel yaşıyorum. Yaşananlar mı? Hepsi kalbimizde

Burda Gamze’yi soru cevap yöntemi kullanarak ağlatmaya çalıştıgımı faretmişsinizdir herhalde…Evet Gamze tabii ki lisede 3 sene boyunca sıra arkadaşımdı ve çok özel bir insandı. Ama Tarih dersinden tenefüse çıkınca birbirimize bakıp “Arkadaş kelimesini kullanarak arkadaşlığımızı ucuzlaştırmaktan korkuyorum Gamze” diye cümleler kurmuyorduk elbette.

Peki Gamze’nin bana cevabı ne mi oldu?

Bu son güzel arkadaş, bu son tel arkadaşım (Bu girizgah için anlaşmıştık tabii ki) Özenli planlarımızın sonu, ayakta duran herşeyin sonu (Neden?? Lise bitti diye mi?) Bana yalnızlık kelimesini unutturan sen. Bakışlarımızda saklıdır aramızdaki sözcükler, bir sır gibi sadece gözler konuşur sözlere zaman bırakmadan. Kelimeler anlamını yitirir, Sözcükleri bir araya getiremem, gözlerim dolar. Sana gülümserim her yasanılanın ardından, sözcükleri bir araya getiremem, gözlerim dolar. Sonra gülümserim, duygularım karışır, tanımlayamam seni kendi içimde (Ben adamı öle yaparım işte). Fırtınalara inat dalgalanmadık, daha çok indik okyanusların derinlerine. Hiç etkilenmedik yağmurdan, soğuktan, gelgitlerden. Sadece sürüklendik gizem dolu maviliklere birbirimizin en gizli sırlarıyla. Sığ sularda da yüzmeyi başardık bulandırmadan suları, eğer yanı başımda olmasaydın boğulmuştum belki de o sığ sularda bile….. diye devam eder.

Korkmayın, Gamze bu nottan sonra intahar etmedi. Hala yaşıyor ve tabii ki bu duygulu intahar mektubu ile yıllıktaki listemde 1. sıraya oturuyor.

Eda Bal nam-ı diğer BAL EDA

Evet lise de hep yakındık, arada sağlam kaynatırdık. Best friend değildik belki ama sağlam dedikodu yapar, dertleşirdik ama özetle yine çok çok güler eğlenirdik. Bugün yine görüşsek bugün yine çok eğleniriz. Ama size arkadaşlığımızı birbirimize 17 yaşında yazdığımız su notla daha net aktarabilirim

Yaşananlar gözümün önünde yağmurda bir camdan bakarkenki gibi buğulu, ama onlar öyle güzeldi ki…Garip ama sıradan olmayanları seninle beraber yaşadım. Sen herkesin yanındaydın ama ben seni hep en yakınımda hissettim, seni sen yapan özelliklere hayranlıkla baktım. Herkesin tanıdığından daha içten ve samimi bir Levent tanıdım ben (Valla iyi bare, Gamze beni kendi içinde tanımlayamamıştı) Beni hep şaşırttın, bunu iyi beceriyorsun. Hayatımda yeni bir sayfaya başlarken beni yanlız bırakmayacağını biliyorum. Bir sabah telefonu açtığımda senin sesinse… 

Evet tam olarak böyle ucu açık bitiyor

Kız Edaaaa, özledim vallahi numaran kaç? O sabah yarın sabah olabilir LİKE la ariicam:)

TUĞÇE ASLAN ooffff TUĞÇE yani Liseden sonra beni en son telefon sapığı zannedip yanlışlıkla aramıştı. Canım Tuğçe ile hala bile hayatımda yaptıgım en ahlaksız muhabbetleri yapardık, süper eğlenirdik…Ama yıllık yazısına geldimi bakın arkadaşlığımızın özeyi.

Deniz kokusu ve sonsuzluk içinde yuvarlanan duygular: İsyan, sevgi, nefret, karşı koyamama (bunlar, deniz kokusu ve sonsuzluk içinde yuvarlanan duygular oluyor…Emin olmak için bugun bu cümleyi 3 kere okuduk ailece) Aynı zamanda gerçeğin ta kendisi (yine bu duygular oluyor burda gerçeğin ta kendisi). Gece simsiyah ve kayalıkların üstünden gizli dünyaya atılan yeni bir adım. Morarmış parmaklar kadar herşey apacık. Kaçmaya gerekyok, zaten imkansız artık. Dudaklardan dökülen son sözler “Ben olmasam bile yanında o hep seninle olacak” Bu karanlık gecenin yıldızlar, bu sefer de senin için. 

Yooo yani Tuğçe’cim ile büyük bir aşkta yaşamadık, bayaaaa enseye şaplak göte parmaktık. Tuğçeee ara beni ve açıkla bu durumu:)))

Lisedeki büyük aşkıma yazıdığım notu paylaşmıyorum o yazının öyle ya da böyle bir hikayesi var tabii.

Arada bir kaç tane daha çok özel ve bir o kadar da saçma, 17 yaş ile alakası olmayan yazı var ama siz ana fikri anladınız.

Bu yazıyı da yıllıkta, herkesin kendi sayfasının sonuna kendi için yazdığı notla bitiriyorum. Yani benim, kendime ve bana yazı yazan arkadaşlarım için yazdığım yazı ile.

Lise ekibi…Burdan size sesleniyorum. Şu yıllıkları yanımıza alıp bir Rakı masasına oturma vakti çoktan gelmiş.

Dip not: Şevin seni tebrik ediyorum, yaşının kadınısın, herkese en güzel ve en geyik yazıları sen yazmışsın:)

Kendime Not:

İstemesem de zaman akar, istemesem de yol almak zorundayımdır. Yol üstünde yeni dostlar edinirim elbet. Hepsi bana birşeyler katar. Bense bazen onların yaşadığından bile habersizimdir. Tıpkı oz büyücüsünde olduğu gibi; bir korkuluk, bir teneke adam ve bir aslan adam.

Bakıyorum aynaya her gece, içim rahat biraz yorgunum sadece

Hayatıma giren herkese, yaşanmış herşeye

TEŞEKKÜRLER BÜYÜYORUM SİZİNLE

20150111_225824

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: