Yas belli bir noktaya geldikten sonra herkes işine gücüne odaklanıyor. Herkesin sorumlulukları artıyor, iş hayatına dalıp gidiyorsun. Yaşadığın hayat belki çok değişmiyor ama ona bir çerçeve çiziyorsun. Yaptığın çılgınlıkların boyutu değişiyor. Hafta içi sabahlara kadar belki yine partiliyorsun ama ertesi gün işe gittiğinde çekilmez oluyorsun. "Bunu işte giyerim" kalemi ekleniyor alışveriş listene, en alternatifi gelse... Continue Reading →
YENİ EVE ÇIKINCA -1-
Doğmamış Çocuğa Don Biçmek, Dereyi Görmeden Paçaları Sıvamak Çok uzun yıllar yol maceralarıma ve Kartal’da yaşayıp Beyoğlu’nda çalışmanın ne kadar zor olduğuna dair serzenişlerime maruz kaldınız. Ama artık yepyeni bir seri başlıyor. Bu ay itibariyle Kartal’ın mahalle delikanlılarının arasından sıyrılıp, hangi kapıdan kimin çıkacağının belli olmadığı, kozmopolit, adeta bir “Yalan Dünya” seti olan Cihangir’de ki... Continue Reading →
Spor Insanlari
Spor sosyallesmeyi reddettigim tek mekan aslinda. Benimle birebir ilgilenen kas yigini spor egitmeni (halk arasindaki adi"HOCAM") disinda kimseyle muhattap olmak bile istemem. Uzun sure havali bir spor klubune gittikten sonra hicbir gelisme kaydedemeis bendeniz, bu sene ayagini yorganina gore uzatarak evninin dizinin dibindeki bir mahalle spor salonuna yazildi. Normalde Cycling, Pilates, Thai Box, Stretching gibi... Continue Reading →
Bir Toplu Tasindim ki Sorma
Donem donem yolda gecirdigim zaman krizim tutar ve toplu tasima araclarina sararim. Inanin bana o donem geri geldi. Bir gun tren raylarina atacam kendimi, deniz otobusunde tuvalete kitlicem, dolmusun kapisini acip atlicam...o derece. ama tabi itiraf etmeliyim guzel yurdum insaninin her turlusunu iceleme firsati veriyor ve her gunum bir vahsi hayvan belgeseli tadinda geciyor. Bir... Continue Reading →
Yaz Bitti!
Sakinleştim. Gittiği yere kolay adapte olan, sıkılsamda, alışan biri olarak, her yaz dönüşü Istanbul’u yadırgıyorum Bu yaz biraz daha fazla. Şartlar ne olursa olsun, yaz sezonu nasıl geçerse geçsin, tempo ne kadar yoğun olursa olsun, Çeşme’den dönmek zor geliyor (yaz başında Çeşme’ye gitmek zor geldiği gibi). Kapalı bir alanda çalışmak, ofise mayo ile gelememek, sıkılınca... Continue Reading →
Tıpkı Eski Günlerde ki Gibi
Pazar akşamı için yapılabilecek en güzel şeylerden birini yaptık ve güzel bi festivalin güzel bir mekanla birleştiği etkinliğe katıldık. Pazarları karşıya geçmeye üşendiğimiz için 1 numaralı tercihimiz Kadiköy Arkaoda’da To The City festivali vardı. Bantmagazine tarafından düzenlenen festivalde Six Organs of Admittance dinlemeye gittik. Bant ekibi her koşulda her mekanda her zaman başarıyor... Arka odanın... Continue Reading →
The Knife – “Seeds” – Tomorrow, In a Year
Bunu yapmazsam olmazdı. Benle ilk defa tanışanlar için..The Knife: Hayatımın grubu, The Seeds: Hayatımın parçası...
Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
Bugun her gün gittiğim marketlerden birine girdim ve alışveriş yaptım. Sırada beklerken ve müzik dinlerken önümde 30’lu yaşlarda bir apartman görevlisi ve takım elbiseli 50’li yaşlarda bir iş adamının bağırıstıgını duyunca hemen müziğimi pausea alıp çaktırmadan kulak kabarttım. Kadın adama “Çekill beeee vallahi gebertirim seni” diye bağırıyordu oldukça yüksek bi sesle. Olay nerden çıktı, kadın... Continue Reading →
Grand Opening
Uzun zamandır blogumu, blogspottan taşımayı ve ismini değiştirmeyi düşünüyordum, daha doğrusu bloguma biraz daha fazla zaman ayırmayı ve blog yazmayı iş edinmeyi amaçlıyordum. Uzun süre word press’i inceleyip hiçbir şey anlamadıktan sonra bir takım teknik destekler ve tavsiyeler alarak gözümü kapatım kredi kartı numaramı tuşladım... Aslında hayatımda hiç bu kadar sıkışık olduğum bir dönemim daha... Continue Reading →