Bu aralar sabah asla yataktan kalkamıyorum...Kalkarken de tek düşündüğüm tekrar ne zaman yatağa gireceğimi düşünmek oluyor. Normalde telefon saatini tek bir zaman dilimine ayarlayan ve o an gelmeden 1 dakika önce otomatik olarak uyanan bendeniz 07:30'a kurdugum saatimi 15 snooze'dan sonra 08:30 da ancak kapatıyor ve sürünerek yataktan cıkabiliyorum. 2 bardak yerine 3 bardak kahve... Continue Reading →
Skip&Die’i Kesfetmek
Discovery serisinin 2. gecesi benim icin tam anlamiyla bir kesif oldu. Cehaletime verin ama ben Skip & Die ile bu gece tanistim. Discovery serisi benim icin anlamini buldu ve yeni favori grubumu kesfetmemi sagladi. #vodafoneistanbulcalling 2. geceye kaygilarla basladi. Skip & Die Benfica & Fenerbahce'ye karsi. Uzun suren Babylon'un onu muhabbetlerine Skip & Die'da katildi.... Continue Reading →
Tıpkı Eski Günlerde ki Gibi
Pazar akşamı için yapılabilecek en güzel şeylerden birini yaptık ve güzel bi festivalin güzel bir mekanla birleştiği etkinliğe katıldık. Pazarları karşıya geçmeye üşendiğimiz için 1 numaralı tercihimiz Kadiköy Arkaoda’da To The City festivali vardı. Bantmagazine tarafından düzenlenen festivalde Six Organs of Admittance dinlemeye gittik. Bant ekibi her koşulda her mekanda her zaman başarıyor... Arka odanın... Continue Reading →
The Knife – “Seeds” – Tomorrow, In a Year
Bunu yapmazsam olmazdı. Benle ilk defa tanışanlar için..The Knife: Hayatımın grubu, The Seeds: Hayatımın parçası...
En Sevdiğim Şehir Festivali FRESHTIVAL
Chillout Festival’a gidemedim diye ben de en sevdiğim festivalin yani Freshtival'ın bu seneki line-up’ını dinleyerek Pazar günümü geçirmeye karar verdim. Gidemedim diye bok atmak istemem. Chillout’ta bu sene acayip güzel ve sevdiğim gruplar da var ama ne olursa olsun twitpiclerden resimleride gördükçe ve insanların festival alanına 3 km yürümek durumunda kaldıklarını duydukça, festival alanının küçük,... Continue Reading →