Kendi alanımı ve boyumu aşan yazılar yazmaya ve eleştiriler yapmaya başlıyorum hazırlıklı olun. Açılış adamı değilim,açılışları sevmem, suni ve samimiyetsiz bulurum. Haaa "O zaman neden gidiyosun yavvvşaakkk" derseniz; hepsine bir bahane yazarım. Bahanem de çok. Hepimiz sağı solu kesmeyi seviyoruz az çok di mi? Açılışlar benim genel olarak gece geç saatte bir programım varsa aradaki... Continue Reading →
The Knife – “Seeds” – Tomorrow, In a Year
Bunu yapmazsam olmazdı. Benle ilk defa tanışanlar için..The Knife: Hayatımın grubu, The Seeds: Hayatımın parçası...
Trouw Amsterdam
Machine’de Machine diye tutturduğum günler, saat daha 4’e 10 var diye yaptığım şuursuz açıklamalar ve mekan kapanışlarıyla ve ışıkların açılmasıyla gördüğüm manzaradan duyduğum utanç günlerim geride kaldı. Hala limiti biraz aştığımda sabaha karşı ayaklarım ters dönse de ne migrenim ne yazıyor olduğum tez duruma izin veriyor. Ama gönlümde yatan atmosfer her zaman belli. Tam da... Continue Reading →
En Sevdiğim Şehir Festivali FRESHTIVAL
Chillout Festival’a gidemedim diye ben de en sevdiğim festivalin yani Freshtival'ın bu seneki line-up’ını dinleyerek Pazar günümü geçirmeye karar verdim. Gidemedim diye bok atmak istemem. Chillout’ta bu sene acayip güzel ve sevdiğim gruplar da var ama ne olursa olsun twitpiclerden resimleride gördükçe ve insanların festival alanına 3 km yürümek durumunda kaldıklarını duydukça, festival alanının küçük,... Continue Reading →
SİKTİR ET
Bu aralar bu tarz kitaplara sardım. Aynı anda hem “Evrenden Torpilim Var”ın yazarı Aykut Oğut’un ismi olmayan ve kapagında ayna olan kitabı, bir yandan Daniel Goleman’ın İşbaşında Duygusal Zeka’sı (ki emin olun bu tür bi zekaya uzun süre çok ihtiyacım oldu...hala da var) ve bir diğer yandan da John C. Parkin’in “Siktir Et” isimli kitabını... Continue Reading →
Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
Bugun her gün gittiğim marketlerden birine girdim ve alışveriş yaptım. Sırada beklerken ve müzik dinlerken önümde 30’lu yaşlarda bir apartman görevlisi ve takım elbiseli 50’li yaşlarda bir iş adamının bağırıstıgını duyunca hemen müziğimi pausea alıp çaktırmadan kulak kabarttım. Kadın adama “Çekill beeee vallahi gebertirim seni” diye bağırıyordu oldukça yüksek bi sesle. Olay nerden çıktı, kadın... Continue Reading →
Grand Opening
Uzun zamandır blogumu, blogspottan taşımayı ve ismini değiştirmeyi düşünüyordum, daha doğrusu bloguma biraz daha fazla zaman ayırmayı ve blog yazmayı iş edinmeyi amaçlıyordum. Uzun süre word press’i inceleyip hiçbir şey anlamadıktan sonra bir takım teknik destekler ve tavsiyeler alarak gözümü kapatım kredi kartı numaramı tuşladım... Aslında hayatımda hiç bu kadar sıkışık olduğum bir dönemim daha... Continue Reading →