Hey Gidi Karadeniz

Hey gidi Karadeniz
Doldi da taşamadi
Etmiyelum sevdaluk
Edenler yaşamadi
E verane raüani
Guri üoxomiüani
Megaşkva vigzalare
Eüemire ûiüani

Yok tabii bu kadar kaptırmadım kendimi 3 gün süren Batı Karadeniz turumda…ama ucundan bir havasını kokladım, coğrafya derslerinden öğrendiğim dağların denize paralel olma durumunu bizzat gördüm.

Yaklaşık 2 senedir devam eden ve bir türlü gerçekleştiremediğim “haydi bir haftasonu atlayalım otobüse,trene bir yerlere gidelim yakınlarda” lanet sonunda bozuldu. Şeytanın bacağını kırdım ve Çaycuma’ya arkadaşlarım Ece ve Ahmet’in yanına gitmek üzere yola koyuldum.

***Çaycuma’ya Kamil Koç ile direk gidebiliyorsunuz. Gidiş dönüş 84 TL, yolculuk ise normal hava ve yol koşullarında 5 saat sürmekte.

Çaycuma Zonguldak’a bağlı, çok ta küçük olmayan bir yerleşim birimi. Karadeniz’deki her şehir, köy ve kasabanın denize sıfır oldugunu düşünen bendeniz gibi şahıslar için bir ek bilgi, Çaycuma denize 16 kilometre. Yanınızda yakın bir arkadasınız varsa bir müddet sıkılmadan vakit bile geçirebilirsiniz, keza araba,tren ve otobüsle bir kaç saatte gidilip gezilebilecek çok fazla yer var. Biz arkadaşlarımın evinin konumu gereği Çaycuma’da konaklayıp vaktimizi sağa sola, Karadenizin diğer niğmetlerini geze göre değerlendirdik. Nede olsa, yerli bir turist olarak gezmeye görmeye açtım.

Çaycuma’da en enteresan olayla balkonda kahve içerken karşılaştım. Birde tüm bölgede eş zamanlı bir anons başladı. “Bilmemne bey bu sabah vefat etmiştir cenazesi bilmemnerden kalkacaktır” gibilerinden . Ardından bir tane daha “sinemamızda şu şu şu filmler oynamaktadır” bir tane daha “bilmem nerde indirim vardır” ” bilmemne kurslar başlamıştır” “bilmemne semineri veirlecektir” gibi gibi gün içinde elektrikler kesilecekse bile önceden tüm halka anonsla haber veriliyor…Baya enteresan geldi en son Kuşadası seçkin siteisnde seneleeeer önce duymuştum bu tarz anonslar “Sitemizin pazarına donlar atletler gelmiştir” Hatta bi sölentiye göre genç kızlar havalı olmak adına kendilerini “telefonunuz var” diye anons ettiriyorlarmış.

YAPILACAKLAR LİSTESİ, EN AZINDAN BENİM YAPTIKLARIMIN LİSTESİ

Cennette yolculuk diye adlandırılan, Çaycuma’dan Karabük’e 1 Saat 50 dakika süren tren yolculuğu.

Tren bileti gidiş dönüş 7 TL, bütçenizi ona göre ayarlayın. Çaycuma-Karabük gidiş’te sağ tarafa oturmaya özen gösterin, çünkü tüm yol Filyos çayı sağ taraftan akıyor ve manzara görülmeye değer, belki ilk baharda ağaçlar yemyeşilken, ya da kar tutma olasılığı yüksek  bir kış gününde (ne romantik) bu yolculuk iki kat daha keyifli olabilir ama ben gittiğimde de yeteri kadar etkileyici bir manzara vardı. Yol boyu bir çok küçük yerleşim birimi ve ensesti ile meshur köylerden geçiyorsunuz (tıbbi verilere dayanarak konusuyorum).

Karabük yine tabii ki deniz kenarında bir şehir değil, tren garından safranboluya gitmek için 5 dakika yürüyüş mesafesindeki ana otogara gidip Safranbolu dolmuşlarına binmeniz lazım. Yolculuk 30 dakika, ücret 2 TL. Vaktiniz varsa karşınıza çıkan alışveriş merkezini gezim Karabük Roof’ta J (alışveriş merkezinin tepesindeki nargile cafe) vakit geçirebilirsiniz….Hımm söle bir düşündümde çok çişiniz falan gelmediyse vakit makit geçiremezsiniz, hemen dolmuşa binin Safanbolu’ya gidin.

Sarfanbolu’ya vardıgınızda karnınız muhtemelen aç olacak. Hemen girişte, tarihi hamamın karşısında Hanımsultan Yöresel Ev Yemekleri şiddetle tavsiye edilir. Mantısı güzel, Mikro boyuttaki yaprak sarmaları denemeden olmaz ama kıymalı gözlemesi diğer hepsini ezer geçer…(Evet hepsinden yedik ne var turistiz).

Güzelce doyduktan sonra bir aşağı bir yukarı yürümeye başlayarak sindirim turuna geçebilirsiniz. Çarşıda “safranlı” bok bile var. O derece yani , Bende saç dökülmesine engel olacağı yazan Safranlı sabun aldım, Umut fakirin ekmeğidir diyerekten.

Safranbolu bir gece konaklamak için ideal, akşamları keyifli vakit geçirilebilecek, canlı müzik yapan Barlarda varmış. Arasta bar tavsiye. Biz ise Arasta Cafede Türk Kahvesi içerek yolumuza devam ettik.

Cinci Hanı ve Kaymakamlık konağını gezebilirsiniz. Çok yürüyesiniz varsa karşı tepedeki kaleye de çıkabilirsiniz. Ama tüm bu çarşı Pazar olayının Highlight’ı nedir derseniz, Demirciler çarşısı içindeki Kazım Ustanın döküm atölyesi.

Kendisi oldukça meshur, Lokal Celebrity diyebiliriz. Dükkana gittiğinizde sizi son derece misafirperver bir samimiyetle karşılayacak !!!

Ama bir lifetime experience yaşamak istiyorum derseniz Kazım Usta’ya “Tuvaletinizi kullanabilir miyim” diye sorun. Tuvalet dükkanın arka tarafında, uçurumun üstüne kalaslardan insa edilmiş. İşerken (uçuruma boşluğaişiyorsunuz) tahtaların arasından nerden baksan 100 metrelik bir boşlugun üstünde hayatınız pamuk ipliğine bağlı, çişinizi yapıyor oldugununuz farkettiğinizde hayat gerçekten anlam kazanabiliyor, pipiniz de biraz içeri kaçıyor.

Dönüş yolculuğunda vurun kafayı uyuyun…Trende uyumak gibisi yok. Çaycumaya vardıgınızda yine acıktıysanız (Ohaaa derler adama) Alagözler Urfa Kebap bir seçenek olabilir.

Çaycuma ölee sıkıcı bir yer değil, Crime City Tour yapabilirsiniz, evet, hep yabancı film ve dizilerde gördünüz di mi. Çaycuma’da ciddi bir crime city tour potansiyeli var. En önemli noktası ise televizyonlardan hatırlarsanız iki cinayetin işlendiği Perla Hotel. Hikayeyi size yerliler anlatsın, orasıda surpriz olsun.

Vakitlice döndüyseniz, Filyos’a inip rakı balık yapabilirsiniz, ya da benim gibi rahat bir evde iyi arkadaşlarınızla konaklıyorsanız evde TV keyfi yapabilirsiniz. Üzülmeyin Çaycuma’nın çılgın gece hayatında çok birşey kaçırmıyorsunuz. Gececiler pavyonlarda, pardon müzikholerde, iki kelam edebilmek adına konsomasyonda.

Karadeniz’de erken kalkan yol alır, uyuyarak çok vakit kaybetmeyin, erken kalkıp Zonguldak sehrinin üstüne çökmüş kömür sisin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Uzun süre orda yasarsanız duş alırken üzerinizden akan siyah kiri görebiliyormussunuz. Kurum olsa gerek?

Sonrasında yolculuk İnkumu ama Inkumu’na gitmeden önce Bartın Limanında Denizaltı üssüne bir göz atın, uzaktan da olsa görmek heyecan verici.

Inkumu’na giden yol manzaralı, mola vermeye ve bir kaç fotograf çekmeye müsait. Inkumu kışın ıssızken çok güzeldi, tek hayat belirtis biz ve sokak köpekleri, Montun önünü kapatıp kumsalda melankolik bir şekilde denize, dalgalara bakarak eski sevgilileri, platonik aşkları ve yaz maceralarınızı düşünebilirsiniz.

Oralara kadar gitmişken Bartın’dan da geçmek lazım tabi, Merkez çarşıya yakın bir yerlerde arabanızı parkedin, şölee 360 derece çevrenizde bir dönün veeee Bartın bitti.

Bartın Çayı kenarında, Istanbul standartlarında (ve fiyatlarında – Bartın’da bir latteye 7.5 TL verebileceğiniz yegane cafe) uzun saatler oturup, kitap okuyup, oyun oynayabileceğiniz ferah ve modern bir Cafe olan iMeCe Cafe de vakit geçirmek olası en iyi aktivite. Üstelik biz oturdugumz müddetçe hafif hafif rock muzik çaldı ( Bu bir nimet).

Bir kaç gün daha kalnıp yakındaki diğer bölgelerde keyifle gezilebilir ama benim vaktim yoktu. O kadar vaktim yoktu ki dünya tatlısı siyah minik kediyi eve götürmeye çalışan Ece ve Ahmet iş bölümü yapıp beni Otogara Kediciki eve götürdüler.

Dedim şeytanın bacağını kırdım, sırada Bursa var sonra da bir Cuma trene atlayıp Eskişehir’e gidicez, Pazar dönücez.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: