Şıp Şıp

Çalışıyodum. Dünyayı kurtarmıyordum da, bayadır çok çalışıyordum. Laptopıma karşı birşeyler hissetmeye başlamış, garip hastalıklar listeme “Karpal Tünel Sendromu” da eklemiştim.

Bir Cuma günü izin aldım. Tatil falan değil, öyle evde otururum, sabah programlarını izlerim, haftasonu ile bağlar dinlenirim dedim. O Perşembe akşamı 01:00’de bi film koydum, sabaha karşı 04:00’e doğru uyudum. Outlook’uma en antipatik out of office mesajımı kurmustum.

Saat tam 08:50’de başladı üst katımdaki diare tuvalet ile mutfağın yerini değiştirmek ve tüm parkeleri kırarak 45 metrekare evi yerle bir etmek üzere balyozla duvarlara vurmaya. Aynı anda hem duvarları kırıyor, hem elektrikli testere ile su borularını kesiyor, hem de parkeleri söküyorlardı. Tahminimce 45 metrekare evde 45 kişi çalışıyorlardı.

Ne oluyor yahu diye yataktan sıçrarken, o panikle filtre kahve koyup salondaki kanepeye düştüm. 13 saniyede falan yapmıştım bunları. İlk 12 saniyesi Cuma gününü izin aldıgımı unutup geç mi kaldım, Cihangir’de bomba mı patladı, deprem mi oluyor diye düşünüp ayılmaya çalışarak geçti zaten. (Kahveyi de 1 saniyede yaptım…falan. Abart)

Televizyonu açtım. Bu kadar yüksek sesle tadilat uzun süre devam etmezdi. Çünkü ne de olsa bu bir bina…Yıkılabilir bu şekilde. Ayrıca o kadar yeni uyanmış ve uykumu alamamıştım ki kavga edecek enerjim dahi yoktu henüz. Kahvemi içeyim, ayılayım dedim. İcabına bakarım sonra.

Bir yudum almıştım kahvemden. Yoda ve Soda garip bir şekilde salonun ortasına, kahve fincanımın sağ tarafına atladılar. Pür dikkat tavana bakıyorlardı.

ŞIP

Yok dedim. Salonun ortası burası. Tuvalet değil, Mutfak değil…

ŞIP ŞIP

Kafamı kaldırmamla salonumdan, tavanın ortasından musluktan akarcasına sular boşalmaya başladı. Gerçekten 10 saniye kadar idrak edemeyerek önce tavana sonra yere baktım. Tavanda bir hat boyunca çatlak olusmustu ve oradan abartısız oluk oluk su akıyordu.

Daha önce çamaşır makinamdan, bulaşık makinamdan, mutfak lavabomdan su akmıştı. Antremdeki duvarın köşesinden ve tuvalet lambamın ampul duyunun kenarından da su akmıştı, hatta 3 ay boyunca istem dışı pipimden de sızdırmışlığım vardı (ki bu Vedat usta ile çözemediğim tek sızıntıdır) ama daha önce hiç salonumun ortasından su akmamıştı. Neden aksındı ki? Üst katta da aynı hizada salon vardı.

Artık 10 kaplan gücündeydim. Koşarak yukarı çıkıp balyoz ve testereyi bastıracak sekilde kapıyı yumrukladım. (Böylece apartmanda yumruk ve tekme ile daldıgım kapı sayısı 3’e yükelmiş oldu).

Hallederiz dedi usta, tüm su tesisatını değiştiriyoruz, borularda kalan su akmıştır. Ne gerekiyorsa yaparız…

Elim belimde götüme baka baka evime döndüm. Hallediceksiniz tabi dedim kapıyı çarparak…Havam kimeyse. Ağız tadıyla kavga da edilmiyor artık. Hevesim kursağımda ve belimde olmayan elim cep telefonumda daire ile ilgilenen kişiyi aradım.

Dünya tatlısı, sakin, huzur dolu bir konuşma yaparak telefonu kapadık. Espiriler şakalar. Öyle sakin konustuk ki, ne zaman sinirlensem onu aramaya karar verdimJ

Çünkü öncesi de vardı. Yukarıda sıraladıgım tavandan aşağı yöne olan tüm akıntılar üst kattaki borulardan kaynaklanıyordu ve ve aslında bu sorun çözülmediği için evden kiracıyı çıkartıp tüm evin tesisatını yenilemeye karar vermişlerdi.

Benim için

Benim evime su akmasın diye

Vedat usta’yı aradım. “Nooldu sifon mu bozuldu abbijim?” dedi. Yok yok bak sen beni dinle dedim, bütüüün hikayeyi anlattım. Bilir kişi onayı aldım, evet salondan da su akabilirmiş.

Cumartesi günü 09:00’da başlayan balyoz sesleri ile kendimi sokağa attım…16:00 gibi eve geldim. Kafamı tavana kaldırıp akan kokan var mı diye kontrol ederken kartonpiyerlerimin çatladıgını gördüm. 3 yerden.

Bu sefer kimse beni sakinleştiremezdi, aradım yine aynı numarayı…Açan yok. Olmaz tabii açan, nasıl kandım ben dün 2 tatlı söze.

Yukarı çıktım, ustalar yok, çaldım karşı kapıyı diğer komşulara çemkirdim “Ben böyle rezalet görmedim, onların evi çok güzel oldu ama benim evim kafama yıkıldı” Dilber Hanım diye biriymiş ev sahibi, yakınlarda oturuyormuş. O Dilber Hanım gelsin de bir tanışalım bakalım artık vakti geldi… indim aşağı girdim evime. Telefonum çaldı.

….tamam o zaman çok öpüyorum, hallederiz tabi canım insanın canı sıkılıyo böle evde iş çıkınca, kediler de var badana boya zor olacak..neyse haber bekliyorum o zaman..Ahahahha tavanları da kırmızı yaparız belki bu sefer…..

NOLUYO BANA, Laptopıma ihanet etmek üzereyim.

Dilber Hanım haberdar edilmiş, haftaya ustalar evime gelip her ne gerekiyorsa yapacaklarmış, ki akabinde usta da arayıp aynı sempatiklik ve sakinlikle verdikleri rahatsızlıktan dolayı özür dileyerek telefonu kapadı.

Evet arkadaşlar, yine garip olaylar sinsilesi peşimi bırakmıyordu ama bu sefer size istediğiniz malzemeyi veremedim.

Salonumda bir su yarıgı, antremde kocaman bir akıntı, kartonpiyerlerimde 3 çatlak var.

Geçenlerde Vedat usta aradı follow up için, A yok yok biz hallettik çok iyi insanlar dedim kapattım.

Üst katla ilgilenen kişi ile de her gün selamlaşıp hal hatır soruyoruz. Canım

Apartmanda kaldı 6 daire…yazarım ben size yeni

Herkese iyi haftalar. Dertsiz, tasasız, kavgasız.

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: