Senelerin klişesidir bu.
“Levent, dışardan cok soğuk, ukala, suratsız, mesafeli duruyorsun”
Senelerin bir diğer klişesidir bu.
“Tanıyınca çok komiksin, Çok rahatsın, çok hazır cevapsın, dilinin biraz kemiği yok ama…”
Hepsine bir cevabım, söyleyecek 2 çift lafım var elbet.
Ben bu günlere kolay gelmedim. Her ne kadar son günlerde ” Hepsini salla, keşke bi 5-10 cm daha uzun, biraz daha geniş omuzlu, gür saçlı ve yakışıklı olsaydım” diye düşünsem de…. de ne? Keşke bi 5-10 cm daha uzun, biraz daha geniş omuzlu, gür saçlı ve yakışıklı olsaydım, diğer özelliklerim de bunun üstüne tuz biber olsaydı bare en azından.
Dışardan çok soğuksun….Napiyim tanısır tanısmaz kucağınıza mı otiriyim. Genel olarak insanlardan çok hoşlanmıyorum zaten, alışmak bi zaman alıyor.
Ukalasın…Bunu kısmen kabul edebilirim ama sadece gerekli durumlarda.
Suratsızsın….Hayır…patates gibi kocaman yuvarlak bir suratım var aslında
Mesafeli duruyorsun…Mesafeli bir ilişkimiz var senle demek ki
Tanıyınca çok komiksin…Genetik, bizim aile komik, zaten komik de olmasaymışım at çöpe
Gelelim son kısma
Çok hazır cevap olma ve dilinin kemiği olmama durumu ile ilgili bir alıp veremediğim yok ama çok rahatsını bir masaya yatıralım.
Arkadaşlar, dışardan çok mu rahat görünüyorum bilmiyorum ama ben pek rahat değilim, bunu itiraf etme vakti geldi.
Genelde gün içerisinde, hatta zaman zaman bütün hafta, ne yapacağımı, nereye gideceğimi, ne zaman kalkacağımı, ne zaman yatacağımı, ne zaman duş alacağımı, hangi ara nerede ne yiyeceğimi planlarım ben.
Mail atacağım zaman gelebilecek cevapları, açıkları kapatmak, bloke etmek için maillarımı bir kaç kere okurum, hiç birinde imla hatalarımı göremem o ayrı.
Hep çok dakiğimdir, dakik olmam gereken yerlerde. Genelde saatli işlere geç kalmam. Kalacağımı ön görürsem tam tersine en erken ben giderim.
Siz bir tartışma yaşadıktan sonra “Keşke o anda şu lafı çaksaydım” diye sonradan kafanızı duvarlara vuruyor olabilirsiniz, ben o kavgaları gece siz uyurken önceden en az 20 kere prove ederim, hangi lafa ne cevap çakılacak listelerim. Hazır cevaplılık belki bu sonsuz provalardan kaynaklı.
Yürüyen merdivenlerde solda duran biri varsa ve arkasında yürümek isteyen biri bekliyorsa ben uzaktan strese girerim.
Metro istasyonundaki yürüme bantlarında el el yavas yavas yürüyüp yolun tamamını bloke eden çiftlere inanamam, nasıl olurda arkalarında kendilerinden daha hızlı yürümek isteyen biri olabileceğini düşünmeden, umursamazca, rahat rahat yürüyebilirler şaşırırım.
Hep tetikteyim, çevrede olan biteni görürüm, duyarım, hissederim.
Ben pek rahat biri değilim.
Bazı durumlarda ise olması gerekenden daha rahatsızım hatta.
MESELA DOLMUŞLARDA…
Ücretini uzatamayan var mı? Sorusu karşısında ne yapacağımı bilemiyorum ben.
Senelerdir bu huyumu yenmeye çalışsamda, tabii ki her bindiğim dolmuşta bu durum benim başıma geliyor. Her nedense benim bindiğim dolmuşun şöförü her seferinde ya matematiği kıt, ya çamura yatan, ya da sadece onda varmışçasına sikini avuçlamaktan kimden kaç para aldı aklında tutamayan angutun biri çıkıyor.
Artık dolmuşa bindiğimde özellikle para üstü alışverişi muhabbetine girmemek için mümkün mertebe tam para uzatmaya çalışıyorum.
Parayı uzatırken oldukça yüksek sesle “1 Kişi Uzatır mısınız?” diye bağırıyorum.
Eğer herkes aynı anda para uzatmaya çalışıyorsa bekliyor ve benim sesimin net duyulacağı, kimsenin kafasının al-ver uzat geri gönder işlemleri ile meşgul olmadıgı uygun bir zaman dilimini bekliyorum.
Parayı uzattığım kişi ile göz teması kurmaya çalışıyor, beni görmesini bekliyor, kim parayı arkadan uzattı diye kafasının karışmaması için sağ arkada oturuyorsam sağından, sol arkada oturuyorsam solundan parayı uzatıyorum.
Tüm bu önlemlerime rağmen “Ücretini uzatamayan var mı? sorusu karşısında sakinliğimi koruyamıyorum.
Bu soru şöför tarafından ortaya atıldığı noktada genellikle dolmuşta bir ölüm sessizliği oluyor. Herkes zan altında kalıyor. Ve ben tam o anda herkesin benden şüphelendiğine dair bir hisse kapılıyorum . Ben hariç, şöför dahil, 8 kişi bence o anda bana bakıyor ve evet diyor, o arkada oturan kel…kesin o ücretini uzatmadı.
Bu gibi durumlarda eğer müzik dinliyorsam hemen kulaklıklarımı çıkartıyorum, çünkü şöförün, parayı uzatmadıgım için özellikle müzik dinlediğimi ve onun “Ücretini uzatamayan var mı?” sorusunu duymamazlıktan gelmeye çalıştığımı zannetmesini istemiyorum. Konu çözülene kadar bekliyorum.
Bu soru sorulduğunda dikiz aynasından şöförle göz göze gelmek riskli. Uzun süre bakışırsan dikkatleri üstüne çekersin, hiç göz göze gelmeyip camdan dısarı bakarsan da çok umursamıyor görünürsün..O da risk. Sorunun akabinde eğer çok dikkatli ve şaşkın gözlerle dolmuştaki diğer kişilere bakarsan, hem suçlu hem güçlüsün, ödemedim ve suçu başkasına atıyorum mesajı verebilirsin.
Yukarıdaki aşama sadece başlangıç. Çok daha ileri gittiğim durumlar da oldu.
Ücretini uzatamayan var mı? Sorusundan sonraki ölüm sessizliğine tahammül edemeyecek kadar gerildiğim bir yolculuk esnasında BEN ÖDEDİM demişliğim var mesela bir kere. Şöförün de bana “Tamam abi sen ödedin ben ödemeyen var mı onu soruyorum” diye 3 kuruşluk aklıyla dalga geçmişliği de…
Yine bu soru karşısında şöförün ısrarlı tekrarları akabinde kavga çıkartarak tüm dikkatleri üzerime çekmişliğim de var. “Yani doğru düzgün hesaplayın kimseyi zan altında bırakmayın” şeklinde başlayan tartışmam, kuş uçmaz dolmuş geçmez bir yolda “çek kenara çek inicem” diye gurur yapıp paramı vermiş oldugum halde beleşçi olarak yaftalanarak son bulmuştu mesela.
Bir keresinde dayanamayıp “Ben 10 TL uzattım, öndeki sarışın hanımefendi uzattı hatta, 3 lira da geri aldım, benim tamam yani…di mi hanım efendi hatırlıyosunuz di mi uzattığımı” diye referans bile verdim.
Başka bir defa ” Bu muhabbeti çok uzattım kardeşim al bi Kadiköy daha şurdan rahat rahat yolumuza gidelim ya yetti” diye bonkör davranmışlığım, ama yine ödemeyenin ben olduğu süphesini üzerime çekmişliğim de.
Eğer şanslıysam ve önde, yani şöförün yanında oturuyorsam, “Ücretini uzatamayan var mı?” sorusunun akabinde şöförün amca oğluymuş gibi davranıp dirseğimle dürtüp “Beni biliyosun zaten” mimiklerimle kendimi temize çıkarmışlığım ve şöförden yana tavır almışlığım da var.
Rahat değilim ben. Bir çok şeyim önceden planlı, ama günlük rutinlerimden bahsediyorum. Yani ben dolmuşa binerken, daha dolmuş ufukta görünmezken, “Ücretini uzatamayan var mı?” diye sorarsa söför diye strese girip önceden planlamalar yapabiliyorum ben.
Senelerin klişesidir bu.
“Levent, dışardan cok soğuk, ukala, suratsız, mesafeli duruyorsun”
Senelerin bir diğer klişesidir bu.
“Tanıyınca çok komiksin, Çok rahatsın, çok hazır cevapsın, dilinin biraz kemiği yok ama…”
Hepsine söyleyecek 2 çift lafım var elbet.
Bi ara rahat rahat konusuruz
Güzelmiş. Güldürdü:)