İlk okulda doğru yönlendirilseydim, Türk edebiyatı için önemli miras olabilecek eserler bırakacakken, doktor mühendis gibi elle tutulur işlere de yönelmeyip saçmalamışım.
Yine de edebi eser çalışmalarım için bakınız: https://leventdokuzer.com/2011/06/24/failatun-failatun-failun/
Ama şiire, edebiyata, düz yazıya olan tutkum 4. sınıftan daha gerilere, 2. sınıfa kadar uzanıyor.
İşte hangi haleti ruhiyede yazdığım bilinmez ama ÖLÜ BABAYA MEKTUP isimli acıklı çalışmam.
BABACIĞIM
Öldüğüne çok üzüldüm. (Muhtemelen annem artık babamın uzun bir seyahatte olmadığını ve öldüğünü bu sıralarda açıklamış olmalı) Henüz bir buçuk yaşındaydım.
Şu anda 2. sınıftayım. ……..Buda bir şeyler yazıyor ama anlamak mümkün değil, hala keşke ölmeseydin diye sayıklıyorum sanırım ve bu kısımda ağlıyoruz.
Neler öğrendim neler, öğretmenimiz çok iyi bir insan. Nuray Uysal, tanısın belki. (Herhalde tanır adam okulun müdürüydü) Ama seviyorum, bir sürü arkadaşlarım var.
Yaz tatilinde çok eğlendim. Eve gelir gelmez dersimin yarısından fazlasını yaptım. (Tam oranı vermekte çok istemiyorum)
Bizim okul çok disiplinli, neredeyse Lise şeyleri okutacaklar. Oyunlar oynayıp şarkılar söylüyoruz…
BURDA ÖLÜ BABAYA İSPİKLEME DURUMU BAŞLIYOR.
Bizim sınıf çok yaramaz, okulda en yaramazla bizim sınıfta. Emirhan, Erhan, Ömer, Serhan, Selim, Murat, Önder, Ali, İhsan (Tam listeyi verdim babaya, ölülerle şaka olmaz…) (Bu arada ben tabi astım krizleri geçirip hastanede yaşadıgım için diğer erkeklerle pek yaramazlık yapamamışım anlaşılan)
Ben okulda başarılıyım, seni görmek isterdim, çok özlediğim babacığım.
Yazımı hüngür şakır ağladıgınızı duyar gibi olarak bitiriyorum.
O zaman aşağıdaki fotoma bakın
Bir Cevap Yazın