Çok ciddi bir insan hiç bir zaman olamadım, bence olmakta gerekmiyor. Nerede ne yapacağını, ne konuşacağını, nasıl duracağını bilmek yeterli. Zaten sonrasında herkes kendi hayatına dönüyor. Günün belirli saatlerinde giydiğimiz kıyafetler, büründüğümüz roller farklı sadece.
İşle ilgili de çok basit kurallarım vardı. Takim elbise giymem, Cumartesileri çalışmam, kendimi işimi ve sorumluluklarımı suistimal ettirtmem, işimin özel hayatımı (bana kalan süresini) istisnalar dısında bloke etmesine izin vermem.
Çok resmi bir insan da olamadım, işimi yaparken genelde hep saygı gördüm, çizgileri net çizdim, sözümü ve fikirlerimi net bir sekilde aktardım, kendimi dinlettim ve iş konusunda sorumluluklarımı yerine getirdim, deadlinelarıma uydum, ama günün sonunda, günümün çok büyük bir kısmını geçirdiğim iş yerimde (Bu güne kadarki tüm işlerimden bahsediyorum) Levent Bey değil, Levent olmayı tercih ettim.
Yaptıgım işi satarken de dünyanın en absurd, 3 kişi tarafından kullanılan, Makalelerde havalı görünsün diye özellikle bulunup seçilen terimleri değil, günlük konusma dilini tercih ettim. O terimleri kullanmıyorum diye bilmiyorum sanıp o terimlerle bana hava atanlarıda mahfettim.
Ama tabii bazı durumlarda oldugundan daha ciddi, daha duruma hakim, daha hazırlıklı olması gereken durumlar oluyor insanın. Ben de bu hafta bu gibi durumlardan biri için hazırlık yapmış ve global bir Skype Conferance Call’a tüm notlarımı hazırladıktan sonra Video Call tuşuna basmıstım.
Hi this is Levent, Head of Marketing Turkey. Şimdi size 2015 planlarımızı ve bütçelerimizi aktaracağım ve size bazı konularda kamerada hangi açıdan daha iyi göründüğümü bulduktan sonra biraz bilgiçlik bile taslayacağım.
İşte bunları planlarken ve Türkiye’nin global ile kıyaslandıgında pazarlama davranış ve alışkanlıklarını anlatırken sol kolumu sandalyenin köşesine koyarsam daha inandırıcı görünürüm diye düşünürken laptopta bir tuşa bastım…
Ondan sonra işler karıştı
Ekrandaki görüntüm bir kaç saniye loading… ikonuna bıraktı yerini, sesim gitti.
Hellooo, hellooo, can you hear me.
Bir kaç saniye sonra aldım cevabı, yes i can hear you crystal clear.
Seste sorun yoktu, ama görüntüde bir gariplik vardı. Video boxta benim havalı bir şekilde görünmem gereken yerde kocaman bir yavru beyaz kedi vardı.
Ben “hizmet sektöründe Türkiye…” derken ve kafamı sağa dogru belli bir açıyla yatırırken, yavru beyaz kedi de kafasını sağa dogru çeviriyor. Ben susunca kedi susuyor, ben tekrar konuşmaya başlayınca kedi ağzını oynatarak miyavlarmış gibi yapıyordu.
O anda Türkiye’de hizmet sektörü kimsenin pekte umrunda değildi, hepimiz katıla katıla gülüyor ve benim nasıl Levent Bey’den Yavru Beyaz Kediciğe bu kadar hızlı geçtiğime şaşırıyorduk. Odadaki diğer insanlara Skype ekranı çevrilip, Türkiye’de ekbime yeni katılan Pazarlama Yöneticimizle sizleri tanıstırmak isterim, diye ekranı cevirdiğinde karşı taraf, tabii ki de bir Levent klasiği olan yersiz espirilerimden birini daha yaptım. MİYAAAAAVV dedim. Ki türkçe dısında kedilerin çıkardıkları ses Miyaaaaav bile değildi muhtemelen konusma dilinde.
Conferance Call’un geri kalanında bir daha ne bütçeye ne 2015 planlarına konsantre olabilidik. Ben call’u kapatım geri arasam da Avatarımı değiştiremedim. O gün hayatıma Yavru Beyaz Kedicik olarak devam ettim.
O yüzden siz siz olun,iş yerinde çokta kasmayın kendinizi, o titlelar, beyler, hanımlar, 2 saniyede yavru kediye dönüşür tüm planlarınız çöker haberiniz olmaz.
hadi o zaman hep beraber …. miyaaaaavv
İyi pazarlar
Bir Cevap Yazın